Monday, October 15, 2012

masum değiliz hiç birimiz: izlediğim en kötü diziler. no 1 - kınalı kar.


ah elit yar, vah hipster yar.

malumunuz, yabancı dizi veya siyenbisie dizisi dediğimiz camiada yeni sezon çoktan başladı, kimi dizilerin dördüncü bölümü dahi yayınlandı. serena'lar, dexter'lar, how I met çok bozdu'lar adeta havada uçuşuyor. benim ise bir süre iş güç nedeniyle elim tam anlamıyla armut topladı ve sonunda suçluluk duygusuna dayanamadım, geçenlerde bir gün oturdum ard arda dört dizinin yeni sezon ilk bölümlerini izledim; onların üzerine de  hızımı alamayıp birkaç tane ikinci, üçüncü  bölüm çaktım. neticede ben avustralya, yeni zelanda, tazmanya ve batı samoa adaları'nın resmi yengesi titrinikazanmazdan, anzak yarim'le "meraba meraba, du yu layk istanbul, bosforus blu mosk kebap veri nays, hmmm siz de mi morrissey" seviyesinin ötesine geçmezden önce her şehirli seküler orta-üst sınıf eğitimli türk genci gibi boş zamanlarımda "yalnızca siyenbisie dizileri izliyorum :))))" demekten hoşlanıyordum. ben buydum.

sersemlemiş ifademden şüphelenen anzak yarime durumu açıkladığımda ise, tam da bir avustralyalının gözüne sinek konmuş somalili çocuğa bakacağı gibi bir merhametle bana baktı. "ya üzülme canım ya, seni dizi izlemene rağmen seviyorum ben, sırf o yüzden düşük bir insan olarak görmüyorum seni. herkesin böyle zayıf noktaları olabilir, kimse mükemmel değil" demeciyle o dizi karşıtı, o protest tavrını vurguladı.

Çanakkale geçilmez, ben izin versem How I Met Your Mother kadrosu vermez.
 kırılmış, sinirlenmiştim. dizi konseptine karşı olabilirdi ama bana normalde kırçiçeğim, gün ışığım muamelesi yapan adam neden şimdi "aşkım 3 saat boyunca aralıksız yıldız tilbe dinledim tam da ordan geliyorum, izninle biraz uzanıp dinleneceğim" demişim gibi tepki vermişti? ayrıca bir kere babasının çanakkale'de ne işi vardı? karar verdim, sert konuşacaktım. "avustralyalı olmuşsun ama insan olamamışsın. burda six feet under, how I met your mother, lost, gossip girl, father ted, simpsons, freaks and geeks, girls, big bang theory raising hope, two broke girls, dexter, house, good christian bitches, arrested development, the office UK, the office US, CSI miami, CSI new york, hart of dixie, borgias, spartacus ve benzeri isimlerden bahsediyoruz, dizi diye sanki mahallenin muhtarları falan izliyorum, hayret bişi yaaa" şeklinde çemkirmeye başladım.

ve kesin konuşacağım, bunları söylememle bir dönem gerçekten hür irademle mahallenin muhtarları izlediğimi hatırlamam arasında geçen dört, hadi bilemedin beş milisaniyede bir daha hiç olamayacağım kadar mutlu bir insandım. 

gerçi mahallenin muhtarları izlemiş olmam o zamanlar anaokulunda olmama vakfedilebilirdi ama maalesef onunla da kalmamıştım. ben ne gecelerini seymen ağalar, zeynolar, memoliler ve çok benzerlerine vakfetmiş bir insandım. sonrasında oturdum, kendimi sorguladım, hayatımın bir noktasında şöyle ya da böyle izlemiş bulunduğum en kötü diziler listesi yaptım ve gençlere ibret olayım, utançla kıvranayım, bir daha yapmayayım diye bunu burada yayınlıyorum. işte o utanç listesinin ilk maddesi:

1. kınalı kar, 2004
tahmini izleme süresi: 15 bölüm
It's gruesome that someone so handsome should care.
başrolü tam anlamıyla emrah'ın paylaştığını söyleyebileceğim kınalı kar, boş zamanlarında gerçekten çok zengin aile çocuğu görevini üstlenen idealist köy öğretmeninin, tayin olduğu köyün beyinin (yukarı köyün ağası cabbar'ın çoktan göz koymuş bulunduğu) huysuz ve tatlı kızı nazar'a aşık olmasıyla başlıyordu. dizi, "istanbul'dan çok uzaklaşmayalım, git-gel falan masraflı olmasın" mottosuyla (dönemin bir çok ağa dizisinin aksine) istanbul'a takriben iki saat mesafedeki bursa'nın cumalıkızık köyünde çekiliyor ve sürekli istanbul'a ne kadar uzak olduğu vurgulanan kınalı kar adlı hayali bir köyde geçiyordu (isim konusuna kabul edin ki şaşırdınız). kınalı kar, "gerdek hançeri" (bu gerçekten vardı), "fanfinilaylom elması töreni", "köycek topluca dolunayda sivilce sıkma senfonisi" gibi orijinal adetleri ve "bir erkek ile bir kadın gece yarısına sekiz dakika kala köprünün üzerinde karşılaşır ise üç nesil sonraki çocukları arasında bozulması teklif dahi edilemeyecek şekilde beşik kertmesi yapılmış sayılır" şeklindeki fantastik ve sayıca bol töreleriyle son derece realistik bir marmara yöresi köyü portresi çiziyordu.
 

diziden en çok akılda kalan karakter ise idealist emrah örtmen değil, huysuz ve tatlı nazar değil,  türk dizi tarihinin en vurgulu konuşan karakteri olan cabbar ağa idi. "örtmeeeennnnnnnn, beeeennn saaaanaaaaa deeeeediiiiiiimm. caaaaaabbbaaaaarrr ağaaaaa, saaaanaaaaa deeeeedddiiiiii." şeklinde örnekleyebileceğimiz bir biçimde konuşan cabbar ağa sayesinde kınalı kar,  1.5 saati doldurma çabasında diğer dizilerden bir adım önde idi.


ailemin desteğiyle takriben 15 bölüm sonrasında kurtulabildiğim için maalesef sonunu burada aktaramadığım kınalı kar; annemle babamın yakın zamanda şehir dışına taşınması ve yaşadıkları köyün ilkokulundaki öğretmen, muhtar, ihtiyar heyeti gibi isimlerin hayatımıza girmesiyle bu aralar tekrar gündeme oturdu. şartlar müsait- muhtar amcanın bana göz koyması, sonrasında köy öğretmeninin bana aşık olması ve olayın duyulmasıyla birlikte babamın öğretmenin evinin önüne giderek "ÖRTMEEEENNNNN" diye bağırması gibi olaylar sonucunda kınalı kar tadını biraz olsun yakalayabileceğimizi umuyoruz.

"masum değiliz hiç birimiz"de gelecek bölüm: no 2 - melekler adası.

referanslar:
1 türkçesi bu, latincesi ise "iyi ki bir commonwealth üyesi ülkeden sevgili yaptı diye cambridge düşesi kate middleton olmuşçasına bir tribe girmek" şeklinde.

Saturday, October 6, 2012

birtakım parçalar - no 2: bihter ziyagil.

*2010, yaz başı. bir akşam uğur, umut ve ben okulun hemen yanıbaşında bulunan okaliptus kafe'de oturmuş çay içerek aşk-ı memnu izliyor ve dalga geçiyoruz. saat 10 civarı ve mekanda bir tek üçümüz varız. sonra içeriye takım elbiseli birtakım adamlar giriyor. bir tanesi aralarından sıyrılıp "merhaba gençler ben belediye başkanıyım, selamlaşmaya geldim" diyor. ve kendisi gerçekten sarıyer belediye başkanı şükrü genç. olayı anlamlandıramadığımızdan bir süre donup kalıyoruz. istediği coşku düzeyini yakalayamayan belediye başkanı  "gençler bir çay ısmarlamadınız" diye trip atarak beraberindeki yancı gibi adamlarla okaliptus'tan çıkıyor. çayımızı yudumluyor ve akşama bihter ile devam ediyoruz.
Hedefteki adam.
Hedefteki kadın.
birtakım parçalar'da önceki yazılar:
markalı dondurma