Friday, March 29, 2013

nasıl tumblr kızı oldum: prada candy l'eau üzerine


bilen bilir, ben öteden beri parizyen/makaron/tumblr kızı kokan muhabbetlere pek gelemem. fakat dün öğrendim ki bu tip muhabbetleri wes anderson'la yapınca işler değişiyormuş.

şimdi, parfüm reklamı denen şey biraz sikko bir olaydır. çok couture bir elbise giyen ablamız, über bir ortamda karşılaştığı ve kokusuna tav olan bir abiyle bir an kesişir, sonra kaçar/kaybolur, reklamın sonunda da yakalanır/kavuşur. birtakım güllerin arasında yuvarlanmalar, menekşe tarlalarından kopup gelmeler, seksilikler, fısıldaşmalar olur.

simetrik nostaljilerin pek sevdiğimiz yönetmeni wes anderson, prada'nın uzaktan sevdiğimiz bol karamelli parfümü candy için (daha doğrusu candy'nin yeni ve daha hafif edisyonu candy l'eau için) çektiği kısa filmde "parfüm reklamında gereksiz seksilikler kader değil" demiş ve son derece sevimli bir adet nouvelle vague filmi ortaya çıkarmış. lea seydoux nam hanım kız da baş role gayet şık bir şekilde yerleşmiş. bu vesileyle, her averaj boş zamanlarımda film izlerim insanı gibi midnight in paris'ten tanıdığım ve biraz ezikçe bulduğum seydoux'yu kabullenme noktasına geldim (gerçi hala birkaç saat önce marion cotillard'la öpüşmüş bir erkeğin lea seydoux'yla randevulaşmayacağını düşünüyorum ama neyse, benim problemim değil).

iki gündür derginin dekupe arşivinde kesmediğim beyaz elbise ve mary jane ayakkabı, pinterest'te pin'lemediğim pasta tarifi, lansmanlarda yemediğim tatlı, sitesinden 100'lü pembe balon paketinin fiyatına bakmadığım balon toptancısı kalmadı. öğle tatilimde de gidip parfüm deneyeceğim. zaten daha önce beni turkuaz sedefli far sürüp don göstermenin, ondan önce de çubuklu kırmızı adidas pijamalardan oluşan bir aile kurmanın eşiğine getirmiştin wes'çiğim ya. değdi mi söyle?

Seksilik kader değil.