Friday, June 17, 2011

yavrunuzun sayfası: jim sturgess

tahmin edilebileceği üzre yavrunuzun sayfası köşemizin ilk sayısında adalardan modalardan bir yarla karşınızdayım.
Sert bir giriş oldu farkındayım.
bugün konumuz güney ingiltere'nin bağrından kopup ta hollywood'lara gelen jim sturgess. ben altı yaşından beri gerizekalı olduğum için sadece bugün de konuğumuz değil malesef- ara ara taktığım bu insan-ı kamil'e yeni filmi one day'in gösterim tarihinin yaklaşması vesilesiyle tekrardan ağır derecede takmış bulunuyorum. kendisini gözünüzün ısırıyor olabileceği yerler across the universe, 21, the other boleyn girl, (asla film kaçırmam süper bir insanım derseniz) fifty dead men walking, efendime söyleyeyim the heartless diye sürüp gidiyor.
"Ben altı yaşından beri son derece sevimli, düzgün, ilginç bir insanım lan- hatta belki daha uzun süredir."
jim'in asıl dikkatimizi çekişi across the universe'teki jude rolüyle oldu (sonradan aaa, o oğlancağız jim'miş diye the other boleyn girl'leri falan dönüp izledik hep). hayır, biz beatles'ın adını across the universe'le duyanlardan değiliz (ben fiilen altı yaşından beri beatles dinliyorum ulan, evde duruyor kasetler) (niye çoğul konuşuyorum bilmiyorum, bunların hepsini tek başıma yaptım), ama işte şimdi düşününce across the universe de öyle çok boş beleş bir film değilmiş ki arşivimize (bak yine) jim sturgess gibi müstesna katkılar yapmış. zaten bay sturgess öncesinde hobi olarak müzikle uğraşmış; ergenliğinde "hadi beyler grup kuruyoruz yeni nirvana olucaz" gazlarına gelmiş; yani adeta içimizden biri. fakat o kadar da değil. en azından benim diyen şarkıcıdan özel bir sesi var, kendinden efektli. across the universe'te her şarkı bildiğin sahnenin çekimi sırasında kaydedilmiş diyorum lan! bu yeterince etkilemediyse; ayrıca across the universe'teki şarkıların live versiyonlarını da izledim, adeta filmdekinden güzel söylüyordu diyorum lan! eğer ki ne kadar ergenleştiğimi ifade edemediysem şöyle de diyorum: oluuummm manyaktı var yaaa.
"Selam ben Jim. Çok fena birilerini anımsatıyorum ama o birileri de beni anımsatıyor olabilir, anlayın işte durumlar karışık."
bence, ve araştırdığım kadarıyla internetçe, biraz (muhtemelen benzediği için across the universe'teki rolü aldığı yani bir manada bugün kendisini tanıyor olmamıza vesile olan) paul mccartney'i, hafif syd barrett'ı, azıcık da daniel brühl'ü andırıyor. ama bence en çok benzediği şey: hani bir coffee shop'ta, veya ne bileyim, pub'da biriyle tanışırsın. bir şeyler olur. ancak sonradan farkedersin ki başına gelen en güzel şey odur. jim'in kırpık saçlarını seviyorum. o saçların haddinden beyaz bir alna düşüşünü. sonra, fazla koyu gözlerini. ben güzel gözleri ve uzun kirpikleri erkeklere daha çok yakıştırıyorum. jim'inki gibi gözleri, hani sanki ileride piyasa olmasından korktuğun bir indie brit band'in konserinde veya machester sokaklarında görebilirsiniz. o hissi seviyorum. bir de ufak not; beyimiz university of salford mezunuymuş, salford iliğimi kemiğimi kuruttun daha ne istiyorsun şerefsiz!
Ha bir de aklıma gelmişken; benim senelerdir aradığım ideal (erkek) (profilden) burun-dudak yüksekliği oranı bu işte lan! Bu lafımdan sonra ciddiye alınmayacağımın farkındayım, ama bu keşif inanın kendimle ilgili bir gizemi çözmemi sağladı, hayatımda büyük bir boşluğu doldurdu ve hayır, ben de kesinlikle bunu topluma anlatabileceğimi düşünmüyorum. Hayır, yetmediği gibi önden de aradığım başka bir mükemmel burun-dudak oranına sahip haspam, ama ona sonra geleceğim.

hazırsanız videolara giriyoruz. across the universe'ten bu videoda jim "I've just seen a face" diyor. ben ancak "bizi de gör abi" diyorum.


bir de izninizle şu şekilde bir maruzatım olacak; kendisinin sanıyorum the other boleyn girl'den başlayarak epey bir filmini izledim, en azında benim kafamda üç aşağı beş yukarı hiç bir tipolojiye yerleşmeyecek kadar farklı karakterleri oynadı. adam oyuncu beyler: jim bir rolde çok piç, çok çaresiz, çok sevimli, çok sıradan, çok sert, çok masum olabiliyor. ben şahsen süt çocuğu hallerinin hastasıyım, ukala havalarını bandıra bandıra yerim, flörtöz tavırlarını nikahıma alır, çaresizliğinin üzerine evi yaparım. bunların hepsini gördük. ama kaç filmdir dikkatimi bir şey çekiyor: hep aynı öpüşüyor. tıpatıp aynı. her karakterde. ağzını fazla açıyor. gözlerini fazla yumuyor. fazla gömülüyor. fazla ciddiye alıyor. bir olmak ister gibi. yemek ister gibi. hani; diyeceğim ki yanlış anladığı için doğru anlamış. eloğlu da bunu farketmiş ve üşenmemiş, güzel bir kolaj hazırlamış; for your enjoyment:


güzelim bir malatya/arguvan yöresi türküsü der ki: etek sarı sen etekten sarısın/kurban olam beydağının karısın/sordum soruşturdum kimin yarısın (stalking kültürümüzde var, demeye getiriyorum. neticede bu toprakların bazı kuralları var ve onlara uyulacak). örf ve ananelerimizi yerine getirmek adına ben de efendi efendi "jim sturgess girlfriend" yazıp aradım (bu yazı için değil, öncesinde de aramıştım, valla). 2003'ten beri "ve klavyede mickey o'brien *alkışlar*" nam hanfendiyle berabermiş, haddime değil ama maşallah gayet mutlu gözüküyorlar, allah çok mutlu etsin.
Fakat şunu da belirteyim, ben seni ellerin olasın diye sevmedim Jim.
 ha bir de şöyle bir durum var, sırf sevgiböceği gibi olmak, veya manyak olduğumu gizlemek adına allah mutlu etsin demedim. sevdiğim aktörler yalnızca film icabı yenilince çok koyuyor, mesela "sekiz senelik eşiyle irlanda kırsalında mutlu bir hayat sürüyor üç tane de çocukları var" desen muhtemelen samimiyetle "ay <3" derim (bunun ötesinde bir yavşaklığa gerek yok, ben godoş değilim), fakat "2002'deki bir filmde scarlett'a kur yapmıştı" dersen darılırım (o değil de 2002'deki bir filmde scarlett'a kur yapan ne kadar çok taş aktör var farkında mısınız?). o yüzden mickey'ciğim değil fakat bir kate bosworth, bir evan rachel wood kalbimde bir yaradır. bu arada, film çekeceğiz ayağına yıllardır çocuğu hollywood'un bütün sarışınlarına yedirttiniz şerefsizler. neyse anne hathaway'le filmi geliyor da "jim'in yedirtildiği aktrisle özdeşleşme problemi" ortadan kalkıyor- bu arada benim de saçlarım artık koyu. hem de epey koyu, bildiğin anne hathaway rengi. kendi renginden 2-3 ton koyuya boyatacağım bir süre. film için değil lan, valla bak.


son olarak; hadi bir altın vuruş yapalım. o "kendinden efektli" sesiyle the heartless'ın soundtrack'inden "the other me"yi söylüyor, filmin galasında. klavyedeki kadın sevgilisi mickey o'brien. kayıt da öylesine güzel, öylesine köfte gibi sevimli ki; dudaklarındaki ıslaklığı görüyorsun. kendini kaybettiğini görüyorsun. içindeki tuhaf karıncalanmayı. o mikrofonun soğukluğunu kendi ellerinde hissediyorsun. çok mahrem bir anına tanıklık ediyorsun. arkadaşım, adamın sevişmesini görüyorsun resmen. biliyorsun ki jim hiç bir röpörtajında, hiç bir rolünde kendini böylesine açık etmeyecek.


sonsöz: hiç özbeöz güney ingiltereli taklidi yapma jim, er geç baba tarafından irlandalı çıkacaksın biliyorum. ben güzelden anlarım ve güzel dediğin hiç değilse baba tarafından irlandalı olur.

3 comments:

  1. ben bunun kime benzediğini biliyorum!! çok benziyo hemi de. bi yetenek fışkırması olmuş şarkıcılık oyunculuk derken. manitasını beğenmedim ama söylemeden geçemeyeceğim. hıh.

    ReplyDelete
  2. manitayı şahsen ben de beyenmedim ama karma puanı açısından şeyettim. bak dikkat ettiysen kızın soyadı mc'lı falan, yine başımıza ne geliyosa ayriş karılardan.
    jim benim prenses süreyya'm. adı lazım değil birine gereksiz derecede çok benziyo, zeytin gözlü beni de çok seviyo doğru mu?

    ReplyDelete
  3. evet ben de onu dicektim, aynı mehmet ali birand'a benziyo. "iiiii" diye gelicek sanki yanımıza.

    onun o güzelliğini herkes göremez ben burdan görüyorum inşallah deniz.

    ReplyDelete