Sunday, October 9, 2011

Aşkın Kanada Dağlarında Gezer | 1. Bölüm |

***işte beklenen an geldi: şerefsizsin morrissey ve genel geyik ortak yapımı biiber fan hikayesi! ama genel geyik daha çok çalıştı herkes bilsin yani***

***konsepte introduction için şuraya bakmayan aynı morrissey gibi şerefsizdir, yazdık o kadar di mi***

Los Angilis’taki evimde oturmuş 500 adet televizyonumuzdan birini izliyordum. Biz çok zenginmişiz tamam mı, o yüzden o kadar çok televizyonumuz varmış. Dışarda da havuz varmış havuzda da tek boynuzlu atlar yüzüyormuş. Yani yüzüyorlardı. Derken televizyonda şu Justin Biiiber denen sidiklinin klibi çıktı. Baybi maybi bişeyler diyordu. Hiç de hayranı değildim, çok cool‘dum. Gelip “benimle çıkar mısın?“ dese, en Filiz Akın sesimle „ne münasebet!“ der,  tokadımı atar giderdim.

Fakat bana bir şeyler olmuştu. İzledikçe etkilenmeye başladım.  „Bal rengi gözlerine ölürüm, ‚O‘ biçimli dudaklarının üzerine evi yaparım“ falan demeye başladım. „Tanrı aşkına Kübra, sanırım saçmalıyorsun“ dedim ve başımı iki yana sallayarak Bladie Mary’mden bir yudum aldım.

Klibin 2. dakikasına doğru Justin’le göz göze geldik. Aman tanrım Justin Biiiber bana bakıyordu!!!!!11111 Ama cidden bana bakıyordu yani, ondan emindim. Justin bunun ardından hemen göz kırpmak, dudaklarını yalamak, burnuyla top sektirmek gibi anatomik olarak aynı anda yapması imkansız olan birtakım hareketlere girdi. Bir yandan da beni kesmeye devam ediyordu.

Justin gözünü bana diktikçe klibin esas kızıyla aramızdaki gerilim de tırmandıkça tırmanıyordu, derken klip bitti. Klibin geri kalanında bir daha gözgöze de gelememiştik. Düşünsenize, klibi bir daha yayınlanana kadar, yani ortalama sekiz dakika falan göremeyecektim onu. Kolay değildi. Ağlayarak salondan çıkıp tuvalete doğru koşarken etrafımı Justin’in korumaları sardı. Bunun nasıl olduğunu pek sorgulamadım açıkçası. Çünkü o gün şansıma çilekli parlatıcı sürmüştüm. Bu arada herkesin bildiği gibi, erkekler parlatıcıya dayanamaz. Parlatıcıya televizyondaki Justin Biiiber bile dayanamaz ve anında adamlarını yollar. Bilirsiniz bu böyledir.



Tam o noktada çevik bir manevrayla kolay kız olmadığımı belli etmeliydim (bilirsiniz biz Türkler için böyle bekaret, gösterip de elletmeme tarzı yerel motifler önemlidir). Durur muyum, hemen beni kendi evimin koridorunda tutup yaka paça götüren korumaya “Hey adamım senin sorunun ne, tanrı aşkına lanet olası?” diye yapıştırdım cevabı ama bunu Türkçe olarak yaptım.

O sırada Justin “Seni çok seviyorum aşkitom evlen benimle!” diyerek gaipten belirdi. Bu arada çok yazmasın diye Türkiye hattı almıştı, oradan çağrı attı bana.

Telefon, aşkitom, bal rengi göz falan derken bir de baktım Justin 74’ten geri saymaya başlamış, sayması bitince bi baktım şey yapmışız biz. Oluvermiş bi anda.  Ama evlenmeden sevişmek falan bana tersti yani, yanlış olmasın.  O yüzden “bunu bana nasıl yaparsın nasıl??” diye üzerine saldırdım, o da bana aduket çekti, ondan sonra bayılıvermişim. Ama beni sevdiğinden öyle yapmış, gözleri dolarak açıkladı sonra.  Bütün bunlar olurken straplez sütyenim de mora veya kırmızıya kaçmıştı herhalde, ortalıkta gözükmüyordu.



(***9 ay sonra*** Kanada – Sveet Driems  Konutları)

O sabah kalktığımda her zamanki gibi gıcık ve uyuzdum. Saçlarımı savurarak yataktan çıktım ve toz pembeye çalan yeşil kazağımı, cam göbeğine kaçan dar bol pantalonumu ve kocaya kaçan patlıcan turuncusu şalımı üzerime geçirdim.  İçimde tabii ki straplez sütyenim vardı, zira biz Biiber fan fiction yazarları bilinmeyen bir nedenden ötürü sütyen askılarına karşıyız. Neyse sonra birden bire kaslı kollarıyla arkamdan biri bana sarıldı. Korkuyla ona döndüğümde arı tükürüğü rengi gözleriyle karşılaştım.

„OMG Justin, senin derdin ne ha? Beni korkudan öldürcen mi kuzum?“ diye çıkıştım ve kaşlarımı çatarak dudaklarımı büzüp gülümsedim. O ise son derece kalın, maskülen, maço sesiyle „izir dilirim aşkitom“ dedi ve kalın dudaklarını büzerek „O“ şekline getirdi. Ah kimi kandırıyordum? Ona nasıl kızabilirdim ki?  Karşıma geçmiş gizemli gizemli gülümsüyor, dudaklarını ısırıyor, göz kırpıyor, kaşlarını kaldırıp indiriyor, kulaklarını oynatıyordu.  Bu kadar çok mimiği aynı anda yapmanın etkisiyle kısa bir süreliğine suratına felç geldi ama o her haliyle yakışıklıydı.

„Aşkiton sana kurban olsun erim, yiğidim!“ dedim ve ona sarılarak yüzünü avuçlarımın arasına aldım. Tam o sırada Justin’in asker arkadaşı Hasan ve onun kız arkadaşı Rosaliminia odaya girdiler. Erkek arkadaşımın suratına dokunurken yakalandığım için çok utanmıştım. Hemen geri çekildim.

„Yüce İsa adına! Aşağıda sizi bekleye bekleye lanet birer ağaç olduk, Justin ve Kübra! Nerde kaldığınızı sorabilir miyim ha?“ diye çıkıştı Hasan. Biz ise birbirimize bakıp göz kırpıştırıp dudak ısırıp burunlarımızı oynattık ve kızardık.

„Hadi kurban olduklarım, gelin de bir güzel kahvaltımızı edelim iyisi mi“ dedi Rosaliminia ve dil çıkardı.  Hasan’la ikisi tekrar aşağı indiler. Çok deli hatundu şu Rosaliminia. Dil falan çıkarıyordu, o derece. İki gün önce tanışmıştık ama hayatta sahip olabileceğim en iyi arkadaştı o ve onu bırakmaya hiç niyetim yoktu. Ölümüne kankamdı. SÇS Rosaliminia.

Odada gene baş başa kalmıştık. Justin muzipçe yanıma sokuldu ve yanağımla boynumun birleştiği ama kulağıma da yakın olup bir yandan burnuma kaş göz yaptığı o yerden öptü. Gözleri arzu saçıyordu. „Haydi gel de biraz yaramazlık yapalım Bayan Biiiber“

„Wow seni gidi haylaz çocuk!“ dedim gülümseyerek. O sırada gözüm bir an pencerenin önündeki  sonbahar yapraklarına takıldı. Ne kadar da hüzünlü uçuşuyorlardı. Kafamı çevirip Justin’ime baktığımda üstündekileri çıkarmış olduğunu gördüm. Üzerinde sadece Şanel marka baxer’ı  ve Rolleks marka saati vardı ve utanmaz bir biçimde gülümsüyordu. Ona iyice yaklaştım ve dudaklarımız birleşti. Yanaklarım kıpkırmızı olmuştu, çok utanmıştım. „Ay sapıııık XD“ diye bağırarak aceleyle yanından uzaklaştım. Evlenene kadar gösterip gösterip elletmemeye yemin etmiştim. Gerçi evlilik dışı bir çocuk peydahlamıştık ama olsundu. Bende bu utangaçlık, bu kırılıp dökülme olduğuna göre onu da muhtemelen leylekler getirip bacadan atmıştı.

1 comment:

  1. Justin Bieber isimli sidikli,ahahaa süper ^^
    Havuzda tek boynuzlu at nasıl br fantazidir:)
    Eline sağlık ..

    ReplyDelete