Friday, July 22, 2011

birtakım parçalar-1: markalı dondurma

mevsimlerden yaz. yeri bilmiyorum- ege'nin herhangi bir kasabasındayız. soma olabilir diyeceğim de, yok, sanki misafirlikteyiz. üç, dört yaşındayım. dedem var. babaannem var. semra teyze, sonra başka birtakım yaşlı teyze ve amcalar. yürüyüşe çıkmışız. hava serince; üzerimde ya kayısı, ya lavanta rengi bir hırka var. ne güzel esiyor. dondurma almaya yöneliyoruz sonra. meğer dondurmacıda yalnızca tezgahta satılan açık dondurmalardan varmış. çikolata, limon, karadut, kaymak olmak üzere dört çeşidi olan, top top servis edilmek yerine spatulayla birbirinin üstüne bastırıla bastırıla önce çikolataya, sonra bayat bir fıstığa, hatta bir de daha bayat bir hindistancevizine bandırılanlardan. dondurma deyince aklına bir calippo, bir max, bir cornetto gelen bir şehir çocuğu olan ben; "ama sizde niye markalı dondurma yok?" diye bilmiş bilmiş soruyorum, herkes gülüyor. markalı dondurma, markalı dondurma. söyledikçe yeniden gülüyorlar, onlar güldükçe ben yeniden söylüyorum. bıyıklı dondurmacı da sinir olduğunu saklamak için, gergin gergin gülüyor. başımı okşuyor.
Temsili resim: markasız dondurma.
dondurmaları alıp çıkıyoruz. çikolataya yapışmış fındıkları kemiriyor, sonra karaduta geçiyor, "e güzelmiş" diyorum, içimden. güle oynaya yiyorum, sonra bir ara dedemin elini tutmuş karşıdan karşıya geçerken dondurmacının ahı tutuyor ve külah elimden kurtuluveriyor. asfalta yapışıyor, ama ne yapışmak. ben o kadar ezilmiş kedi, köpek gördüm fakat bu kadar sene bir daha öylesine asfalta yapışmış bir şey görmedim. ağlamama izin vermeden dedem derhal tekrar elimden tutuyor ve diğerleri yolun ortasında beklerken ikimiz beraber dondurmacının yolunu tutuyoruz.
 dondurmacı bu sefer sahiden gülümsüyor.

3 comments: